Yeni anayasa ambalajı içine oturtulmak istenen başkanlık sistemi hakkında kafalar karışık. Bir tek kişi hariç, o da Cumhurbaşkanı...

Denizcilik tabiri ile kafası "neta", tertipli, düzenli bir hedef çalışması yapıyor.
Türkiye markalı bir Başkanlık hedefliyor, TBMM'de komisyonlar seviyesinde klasikleşmiş küresel uygulamalar başkanlık, yarı başklanlık v.d tartışılırken, arama konferansları ile, kendi tasarladığı modelinin seçmen temelli altyapısını hazırlayacak, bu hazırlıkların muhtarlar toplantıları ile başladığı bir gerçek... Muhtemelen, yeni sistem ile ilgili mahalle bazlı alan çalışmalarında, muhtarlar, Cumhurbaşkanı'nın başkanlık tasavvurunu halka intikal ettiriyorlar. Cumhurbaşkanı olarak katıldığı bütün toplantılarda da Başkanlık modelinin ferasetleri hakkında gerekli taraftar algısını yaratmış durumda.

Son konuşmalarından birinde, parlamenter sisteminin darbe üreten bir yapı olduğunu ileri sürerek, mevcut parlamentonun önümüzdeki dönem fonksiyonu (veya fonksiyonsuzluğu) hakkında dolaylı bir değerlendirme de yapmış oldu.

Cumhurbaşkanı'nın domine etmeye çalışacağı yeni sistemde parlamento fonksiyonlarının giderek daralacağı ve etkisizleşeceği anlaşılıyor. Birinci adım, halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'nın anayasal sistem içine sokulması ile atıldı.

Başkana özel yeni düzenlemelerin monte edileceği yeni anayasa ile de sistemik ahenk sağlanması planlanıyor. Sandık sonuçları, klasik demokrasi tartışmalarına (kontrol, denge, kuvvetler ayrılığı v.d) imkan vermiyor, dolayısıyla, Türk markalı bir demokrasiye geçtiğimiz söylenebilir.

Esas sorun, hukuk ayağı bakımından inşa edilecek yeni sistemin parametrelerinin neler olacağı noktasında gözüküyor.

Cumhurbaşkanı, hayal ettiği sistemde, özellikle vurgu yaptığı "adalet" dağıtan bir başkanlık foksiyonunun bütün sorunları çözeceğine inanıyor.

Yeni Başkanlık sisteminde, mevcut hukuk sistemleri dışında, başkanlığın adaletine dayalı, meşruiyetini münhasıran sandıktan alan, siyasallaşmış yeni bir hukuk öngörüldüğü anlaşılıyor.



Hamdullah Kalaycı