booked.net
 
 

 

Damat

  [GÜNDEM DIŞI] Sen kimsin?




Ekrem Dumanlı
19.07.2012
E-Posta

Vaktiyle iki arkadaş arasında bir küslük yaşanır. Aslında ikisi de ortaya çıkan durumdan hoşnut değildir. Ancak olan olmuştur bir kere. Sonunda biri kalkıp arkadaşının evine gider, kapısını çalar. İçerden bir ses yükselir; 'Kimsin?' Bütün cesaretini toplayarak cevap verir kapıya kadar gelen. 'Benim' der. Bekler ki kapı ardına kadar açılsın. Heyhat! İçerden ne bir kelam duyulur ne bir selam. Adam evine gider. Bu sefer de kapısına kadar gelinen dostun yüreği sızlamaya başlar. Arkadaşını ziyaret sırası ona gelmiştir. O da kapıyı çalar ve "Kimsin?" sorusuna muhatap olur. Cesareti kırılmıştır dostun. Yine de var gücüyle cevap verir, 'Benim' der ve dua eder ki kapılar açılsın, içeri buyur edilsin.

Arkadaşından sert bir cevap gelir: 'Burada ikimize yer yok'. Ağır gelir bu söz; ümidi sarsılır temelden. Belki de artık ısrar etmemek, bırakıp gitmek gerekmektedir. Bir müddet öylece kalakalır kapının önünde. Sonra gözlerinin içi güler ve bir hamle yapar. Yine aynı soru: "Kimsin?" Bu sefer vefalı adam taşı gediğine koyar: "Senim!"
Ve kapı ardına kadar açılır...
Hz. Mevlânâ tam bu aşamada bam teline dokunur: 'Eğer birinin kalbine girmek istiyorsan onu öylesine sevmelisin ki benliğini bir kenara bırakıp o olmalısın'. Benliğini bir kenara bırakmak! Her meseleye ben çerçevesinden bakan insan için bu kavramın "modern hayat" içinde gerçekçi bir yeri var mı acaba?
Keşke "birey" deyip adeta tapınacak hale getirilen ve anlamsız bir şekilde ısrarla kutsanan içgüdünün tâ temelinde şişirilmiş egoların yattığı baştan fark edilebilseydi. Keşke "ene"yi bir "vahid-i kıyasî" kabul edip O'nu anlamak için mevhum hatta ihtiyaç duyulduğu ve belli belirsiz o çizgi sayesinde O'nun isim ve sıfatlarına ulaşmak gerektiğini derinden idrak edebilseydik. Keşke "ene"nin insana boşuna verilmediğini, ancak o emanet sayesinde eşya ve kainatın anlaşıldığını kendi benliğimize tekrar tekrar telkin ederek kabul ettirebilseydik. Heyhat! Çok zor!
Farz edin ki bir işadamısınız; dünyadaki ticari hareketlilikleri saniyesi saniyesine takip ediyor, "verimlilik", "ölçülebilirlik" gibi modern işletme biçiminin ışıltılı kavramlarıyla şirketler yönetiyorsunuz. Ve bir duygu kavuruyor içinizi. Önce fısıltılar halinde duvarlarla paylaşıyorsunuz başarınızı; o ses yankı yaptıkça büyülüyor sizi ve daha gürül gürül konuşup "tırnaklarımla geldim buralara" demeye başlıyorsunuz. Size kader rüzgârlarını hatırlatmak isterse bir dostunuz; ya da lütuflardan bahsederse bir yâranınız 'kariyer planlamanız'ın ve 'stratejik hamleleriniz'in küçümsendiğini düşünüyor, alınganlık gösteriyor, yalnızlaşma sürecinin size dayattığı kalabalıkların teveccühüne sığınıyorsunuz ve kendi sesine âşık bir bülbül edasıyla "Ben kendi ilmimle kazandım" deyiveriyorsunuz. Ve hatırlamıyorsunuz ki bu cümleyi Karun telaffuz etmişti yüzyıllar önce ve Kur'an nakletmişti her asra, her nefse hitaben. Heyhât!
Farz edin ki eliniz kalem tutuyor yazılar ......

Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1030
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.


Sayın Okuyucumuz,

Yukarıdaki köşe yazısına veya ters köşe yazısına karşı yazacağınız ters köşe yazısı yazı kurulunun onayına sunulacaktır. Köşe yazılarında; küfür, hakaret ve basın yayın ilkelerine muhalefet etmeyen, adaba uygun ve yayınlamaya değer bulduğumuz fikirleri yayınlayabiliriz.

İsim / Rumuz :

Resminiz :

Avatar (Resim yüklemek istemiyorsanız yandaki avatarlardan birini seçebilirsiniz.) :

Konu :

Ters Köşe Yazınız :

Köşe yazısı için resim :

Metni Yazın Duyduğunuzu Yazın Yeniden Yükle Sesli Sorgu Al; Görsel Sorgu Al Yardım




Bu köşenin diğer yazıları;



* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır.
AnasayfaAnasayfa Köşe YazarlarıKöşe Yazarları Bize UlaşınBize Ulaşın RssRss
Maxiva


Nettehaber'i Twitter'da kişi takip ediyor.