booked.net
 
 

 

Damat

  Türkiye ne yapmalı?(2)




Etyen Mahçupyan
11.03.2012
E-Posta

Ermeni diasporasının çeşitli ülkelerde Ermeni soykırımının tanınmasına yönelik gayretleri, Türkiye devletinin bu gayretlerin sonuç vermemesi için çalışmasına yol açtı.

Bu amaçla Türkiye yabancı lobi kuruluşlarına milyonlarca dolar aktardı, Amerika'daki Yahudi lobisiyle ve İsrail'le iyi geçinmeye çalıştı, elçilikler vasıtasıyla yurtdışındaki Türkleri 'milli' bir tepki üretmeleri için teşvik etti ve bazı yabancı akademisyenlerle akçalı ilişkiler kurup onlara birtakım kitaplar yazdırdı. Ancak gerçekçi olmak gerekirse 'tatmin edici' bir sonuç alınamadı ve Ermeni soykırımının tanınması giderek genişleyen bir ortak kabul haline geldi. Bunda en önemli etken muhakkak ki özellikle Batı demokrasilerindeki sıradan vatandaşların büyük bir ekseriyetle 1915 ve sonrasını bir soykırım olarak görmeleridir. Buna zemin sağlayan da yaklaşık 90 yıldır sürdürülmekte olan ve kasıtlı bir öznellikle suçlanması pek mümkün olmayan bağımsız tarih çalışmalarıdır. Öyle ki geride binlerce akademik ve biyografik kitap ve on binlerce makale olduğu gibi, her yıl bunlara yerel tarih perspektifi ile yazılmış yenileri eklenmekte. Dolayısıyla Türkiye devletinin bu konudaki stratejisi aslında başarı şansı olmayan bir yoldu. Nitekim hem akademik hem popüler entelektüel alanda, insanlar ellerindeki bilgiyle Türkiye'nin propaganda çabalarını mukayese ettiler ve soykırımın gerçekliğine bir kez daha inandılar.
Aynı süreçte Türk Tarih Kurumu nezdinde bilgi üretme ve resmi tez için delil toplama çabasına girildi. Ne var ki devlet tarihçiliğinin böyle bir konuda herhangi bir saygınlığı olamazdı. Ama daha da önemlisi bu devletçi 'tarihçilik' Türkiye'nin kendi tarihçilerini utandırma pahasına epeyce uyduruk, neredeyse gülünç metinler ve argümanlar geliştirdi. Olguları çarpıtan, birçoğunu görmezden gelen, bilimsel sorgulama eleğinden geçmemiş bir anlatıyı 'bilgi' olarak sundu. Öylesine yanlı bir üretim anlayışı sergilendi ki, çıkan ürünler sadece düzeysizlikleriyle anılır oldular ve yurtdışından ......

Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1032
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.


Bu köşenin ters köşe yazıları;


  Türk Ermenisi


Adaletli Yargıç
Sevgili yazarımıza bir yorum yapabilmek için bu konudaki 2. Yazısını beklemek istedim. 1. Yazısından başlarsam eğer, aşağıdaki paragrafından başlamak isterim.
‘’ Bu süreç işlerken dramatik bir olay daha yaşanmaktaydı... Ermeniler köyler halinde ihtida ettiler ve Müslümanlaşarak tehcirden kurtulmaya çalıştılar. Bu öyle bir noktaya geldi ki, hükümet bundan böyle ihtida etseler dahi Ermenilerin tehcirden kurtulamayacağını belirten bir genelge çıkarmak zorunda kaldı. Ama milliyetçiliğin yarattığı körlük her iki tarafın da bu insani çırpınmayı unutmasına neden oldu. Ermeni milliyetçiler dönmeleri yok sayarak ölü sayısını artırmayı hedeflediler. Türk milliyetçiler ise kendi 'ırklarının' temizliğini korumaya çalıştılar. Bir kez daha tarih bugünün kimliklerine ve siyasetine kurban edilirken, kimse bu 'iki dinden avare' insanların gerçekliğine, hayatlarına, ruhlarına bakmaya yeltenmedi.’’
Yukarıdaki söylemin bana göre tercümesi şöyle;
Ermeniler saldırılardan kurtulmak için, ihtida (Müslüman olmayan bir kimsenin kendi dinini terk ederek İslâm dinini kabul etmesi için kullanılan bir tabirdir.) ederek tehcirden kurtulmaya çalıştılar. Hatta bu yolun önünü kesmek isteyen hükümet bir genelge çıkarttı ve ihtida edenlerin tehcir edilmemelerinin önüne geçti. (Bu genelgenin herhalde sayın yazarda bir belgesi vardır.) Bölgedeki etnik unsurların milliyetçiliği bu insani çırpınmayı göz ardı etti. Öyle ki Ermeni Milliyetçiler katliam kurbanlarının sayısını yüksek göstermek için, ihtida ederek tehcirden kurtulan Ermeni ahaliyi ölmüş kabul ettiler. Türk milliyetçiler ise aman ırkımıza bunlar karışmasın diyerek bunların varlığını görmezden geldiler. Kimse bu insanları insan olarak değerlendirerek onların hayatlarına ruhlarına bakmadı.
Sayın yazar kusura bakmasın;
Olaya bir de şöyle bakalım; Bu işler nasıl başlamıştır, önce kimler başlamıştır falan gibi meseleleri bir taraf bırakarak yazarın yukarıdaki paragrafı ışığında Hrıstiyan Ermeni kardeşlerimizin öldürülmüş olması gerçeğinden hareket edersek. Hrıstiyan Ermeni kardeşlerimizin, çoğunlukla Müslüman olan Türk, Kürt vb gruplarca öldürülmüş oldukları sonucuna varmak yanlış olmayabilir.
Sayın yazarımızın paragrafında bahsettiği ihtida olayları ve ırk/din ekseni etrafındaki dansından benim çıkarttığım sonuç, bu katliam gibi olaylar dini farklılık temelleri üzerinden yapılmıştır.
Bu sonuca varmamızdaki nedenlerden birisi de; sayın yazarımızın aşağıdaki diğer bir paragrafındaki ‘’ Türk ve Kürt Müslümanlar’’ dan bahsetmiş olmasından dır.
Dikkat edilirse sayın yazar bu cinayetlerdeki uygulayıcı ana unsurdan birisi olarak Kürtleri de katmış tır... Daha önceki eleştirilerimizde, bu katliamda tek uygulayıcı unsur Türkler midir? Bölgenin diğer etnik Müslüman unsurları da katılmamış mıdır?
Şeklinde sorular sorarak Kürtleri de işaret etmiştik.


Yazar aşağıdaki paragrafında;
‘’Türkiye'nin Ermeni soykırımı meselesinde ilk yapması gereken, kendi insanlarına onların geçmişini de kucaklayacak bir biçimde sahip çıkması olmalı. Türkiye hem kendi yüce gönüllü Türk ve Kürt Müslümanlarını, hem de hayatta kalma uğruna ihtida eden Ermeni Müslümanlarını 'tanımalı'... ‘’
Diyerek, azıcık ve biraz gizli de olsa Kürtlere atıf da bulunmuştur. Bu Etnisite ve Din karmaşasından gelmek istediğim ana nokta şudur. Bütün bu işler tanı, tanıma, soykırımdır, değildir vs. meselelerinden arındırılarak tarihçilere bırakılmalıdır.
Bütün bu söylemlerden türlü varsayımlar türetilebilir. Sayın yazarımızın paragraflar arasındaki dansından, bu cinayetler ve zulüm’ün bir dini cemaatin bir diğer dini cemaate karşı uygulamasıdır sonucuna varılırsa ne olacak? Çünkü yazarımız Ermeni kardeşlerimize uygulanan zulmün içerisinde başka etnik kimlikler de olduğu gerçeği ile onların nüfus oranlarını açıkça vurgulamak istememektedir.

Sonuç olarak; Mevlana’nın dediği gibi “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım...” diyerek birbirimizin etnik ve dini kimliğini umursamadan önümüze bakmalıyız.
Yukarıdaki yazıyı yazdıktan sonra sayın yazar 11.03.2012 tarihli yazısını yazdı.
Sayın yazar yazısında bilinen şeyleri söylüyor. Türkiye’nin lobicilere paralar aktararak propaganda yapmaya çalıştığını, ayrıca Türk Tarih Kurumu üzerinden de bazı argümanlar geliştirdiğini belirterek bu çabaların beyhude olduğunu vurguluyor.
Ermenilerin veya Ermenistan’ın bir tarih ve hukuk tezlerinin olmadığı noktasına geliyor ve ‘’ Buna karşılık 'Ermenilerin' bir siyasi tezi var... O da söz konusu 'veri durumun' tüm dünya tarafından siyaseten görülmesi ve tanınması.’’ diyerek, bunun siyasi bir kavga olduğunu bir anlamda vurgulayarak aşağıdaki paragrafla konuyu noktalıyor.
‘’ Türkiye alternatif tarih üreterek hiçbir yere varamaz. Ama siyaset yapabilir... Ancak bu siyasetin başarılı olabilmesi için de tarihin kabul edilmesi gerekiyor. Varılacak sonuç basittir: Türkiye bu gidişi ancak ve ancak 'Ermenilerle' siyaset yaparak durdurabilir ve tarihi kabullendiği ölçüde soykırım tespitinin muhtemel sonuçlarını hafifletip, hatta belki tamamen ortadan kaldırabilir.’’
Bu konuda yapılacak siyasetin başarılı olabilmesi için kabul edilecek Tarih hangi tarihtir? Sorusu nu ortaya atarak Siyasi bir sonuca varmak için, üzerinde büyük oranda uzlaşılan bir Tarih konusunda anlaşacak kişilerin yine tarihçiler olduğunu hatırlatırım.
Peki , Ermenistan ve Ermenilerin bu konuda yapması gereken bir şeyler yok mu?
Sayın yazar bir Türk Ermeni’si olarak bu konuda da bir şeyler yazabilir mi acaba?
Bir Türk işadamı olan Sevan İnce’nin Kadıköy Çarşı da bulunan kilisedeki intiharından (2009) önceki son mektubunu virgülüne dahi dokunmadan aşağıda aktararak konuyu kapatıyorum.

“Bakıyorsun, bi yanda Ermenilere soykırım yapılmıştır!’ diyenler; diğer yanda ‘soykırım yoktur!’ diyenler. Şu sıralar moda ‘işi tarihcilere bırakalım’ diyenler… Soykırım yapışmıştır diyenlerin hepsi de kindar Ermeni diasporası mensubu, ya da bunlardan çıkarı olan siyaset erbabı.
Yoktur diyenlere bakıyorum, bu konuda derin bir tarihi bilgileri yok ama adettir diye reddediyorlar. Tarihciler deseniz neyi ortaya çıkaracaklar? Soykırımın belgesi mi olur? Eskaza bi belge çıksa, mutlaka karşısına bi belge daha çıkar. Tartışma sürer gider.
“Bizler Türk Ermenileriyiz. Gerçeği bizler biliriz. Bizler tek tip hikaye dinlemedik. Diaspora Ermenisi, sadece ölüm hikayesi bilir. Olaylardan sonra geri dönmemiş, komşularının mahçup yüzlerine şahit olmamıştır. Onlar bu ölümler için bütün Türk’leri suçlarlar.
“Türk Ermenisi’ninse daha değişiktir öyküsü. Anneannem, örneğin, köydeki Ermeni delikanlıların nasıl silahlandırılıp çeteci yapıldıklarını anlatırdı. Üniformalarını yabancı dil konuşanlar getirmiş. Büyükbabam, Kayseri’de tüm sülalesini kurtarmak için çırpınan Osmanlı Yüzbaşı’sı Sinan’ı ağlayarak anlatırdı. Sayesinde sülaleden kimsenin kılına zarar gelmemiş. Bizler, katliam hikayeleri dinlediğimiz gibi, bir Ermeni arkadaşı tehcire giderken askerin önüne yatan Türk’lerin ya da yurtlarına geri döndüklerinde onlara tekrar kucak açan Türk komşularının hikayeleriyle büyüdük.
“Onun için bize sorulsun diyorum. Kimse bizden daha yansız olamaz. Hikaye şudur kısaca: Tebanın bir bölümü, emperyalist güçlerin gazına gelip ayrılıkcılık yapmıştır. Buna kızan Osmanlı hükümeti, bölgede tehcir (göç) kararı almıştır. Osmanlı tarafından örgütlü bir biçimde kıyım yapılmamıştır! Hastalık dışındaki ölümler, münferit olaylardır ve sürgünlerin yanlarında götürdükleri altın paraları gasp etmeyi amaçlayan eşkiyalarca yapılmıştır! Ülkenin Batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin kılına dokunulmadığına göre, buna soykırım denemez! Ayrıca söz konusu 1.5 milyon Ermeni sayısı, ölü değil, kayıp sayısını ifade eder.
“Biz Türk Ermenileri iyi biliriz. Anadolu bu olaylar sırasında ve sonrasında
Müslüman olmuş Ermenilerle doludur. Daha sonra, serbest olmasına rağmen, Müslümanlığı bırakıp kendi dinlerine dönmemişlerdir. Ve geçmişlerini gizledikleri için kayıp hanesine yazılmışlardır.
Konuşmak gerekirse biz konuşur olayların uzun öyküsünü anlatırız! Fransızlara gelince… onlara da küflü peynir yemek düşer.
Kalın sağlıcakla
Sevan İnce”



Sayın Okuyucumuz,

Yukarıdaki köşe yazısına veya ters köşe yazısına karşı yazacağınız ters köşe yazısı yazı kurulunun onayına sunulacaktır. Köşe yazılarında; küfür, hakaret ve basın yayın ilkelerine muhalefet etmeyen, adaba uygun ve yayınlamaya değer bulduğumuz fikirleri yayınlayabiliriz.

İsim / Rumuz :

Resminiz :

Avatar (Resim yüklemek istemiyorsanız yandaki avatarlardan birini seçebilirsiniz.) :

Konu :

Ters Köşe Yazınız :

Köşe yazısı için resim :

Metni Yazın Duyduğunuzu Yazın Yeniden Yükle Sesli Sorgu Al; Görsel Sorgu Al Yardım




Bu köşenin diğer yazıları;



* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır.
AnasayfaAnasayfa Köşe YazarlarıKöşe Yazarları Bize UlaşınBize Ulaşın RssRss
Maxiva


Nettehaber'i Twitter'da kişi takip ediyor.