booked.net
 
 

 

Damat

 BU YOLLAR NEREYE ÇIKAR - 21/11/2016





Ercan Erdem
E-Posta
Önce neyin ne olduğunu bilelim sonra karıştıralım;

EU (AB): The European Union Türkçesi Avrupa Birliği (AB), Avrupa ülkelerinin Politik birliği, becerebilirlerse ABD (US United States veya USA United States of America) gibi bir federal devlet olma çabalarının olduğu görünüyor ancak Brexit ( Britanyanın AB den çıkması) oylaması gösterdi ki bu birleşme oldukça zor. AB nin içinde bir de ekonomik işbirliği gelişti buna da Türkçe AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) deniyordu.Daha da karıştırmayalım diye AB içerisindeki diğer kurumları saymayalım (AP (Avrupa Parlamentosu), AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkeme) ) AB bayrağı 12 yıldız içeren bir bayrak. AB nin kuruluşu çerçevesinde ekonomik bir kurumda bulunuyordu ve Türkçe de AET yani Avrupa Ekonomik Topluluğu deniyor.

US (USA): (United States veya USA United States of America) Türkçe de ABD (Amerika Birleşik Devletleri) diyoruz. Alaska ve Havaii ile birlikte 50 eyaleti var. Puerto Rico ise yıllardır 51. Eyalet olmak için bekliyor.
Bayrağında 50 yıldız var. Yıldızlar bakımından AB bayrağı ile bir benzerlik içerebilir.
Tabii ki Brexit sonrası bu yıldızların akıbeti ne olur bilinmez ama AB nin açmazı bu.

NAFTA : The North American Free Trade Agreement, buna iseTürkçe de Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması deniyor. Bu antlaşmaya Kanada ve Meksika da dahil.


NATO: Kısaca Batı diyebileceğimiz bu iki grup güvenlik açısından NATO (North Atlantic Treaty Organization) yu Türkçe de Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü diyoruz kurdu. Bu örgüt güvenlik örgütü olarak kuruldu ve Türkiye bu paktın bir üyesi konumunda.

1996 yılına gelinince Shangai (Şangay) beşlisi diye adlandırılan Rusya ve Çin’in başı çektiği bir güvenlik örgütü ortaya çıktı ve buna üye ülkeler 2003 yılında ekonomik olarak ta örgütlenmeye karar verdiler. Bilahare bu beşliye 2001 yılında katılan özbekistan’ın yanı sıra, Pakistan ve Hindistan da katıldı. Bu örgütü doğunun NATO su diye adlandıranlar da var.


Mustafa Kemal Atatürk’ün görmek istediği Türkiye Batı medeniyeti içerisindeydi, ancak Atatürk tam bağımsız bir Türkiye’yi de hedefliyordu. Aslında belki de tam Bağımsızlık bir yalnızlık demek de olabilir. Bu nedenle ilişkileri Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde Batı’dan kopmadan götürmek daha uygun olabilir.

Şu sıralar Türkiye’yi yönetenlerin kafaları iyice gidip geliyor herhalde ki, her şeyi bir birine karıştırdılar.
2002 den sonra yüzümüzü nereye döneceğimiz konusunda Kronoloji şöyle gelişti;

1-Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye idaresinin başına geçince ilk olarak, kimin gazıyla bilemiyorum, durup dururken biz NAFTA’ya girebiliriz dedi . (Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Sayın Bush’a görüşmesinde ‘’AB bizi almaz ise bizi NAFTA’ya alın.’’ yıl 2002 gazeteler)

2-Daha sonra nasıl olduysa AB ile Tam üyelik konusunda görüşmelere başlanması konusunda anlaşıldı ve Sayın Melih Gökçek’in gündüz vakti yapılan havai fişek gösterileriyle, ucu açık mı değil mi? tartışmalarıyla kutlandı.

3-Arada gelip gitmelerle bugün gelinen noktada bu kere de Şangay Beşlisi ki şu sıralarda Sekizli oldu, ortaya atıldı.
Ancak, hatırlatmam gerekir ki bırakın üyeliği Diyalog Ortaklığı gibi bir belirsizlikten gözlemci üyeliğe bile geçişimiz şüpheli.

Tanımlar ve kısa kronolojiden sonra bir şeyler söylemek gerekmekte.
Ekonomik işbirlikleri veya savunma birlikleri, ne dersek diyelim bu bir Doğu mu? Batı mı? tartışmasıdır.
Anladığım kadarıyla kafalar karışık veya çok net. Doğuya dönmek istiyoruz veya belki de çok zekice bir kurguyla kötüyü göstererek Batı yı düşünmeye davet ediyoruz. Ancak bunu da galiba biraz “ALATURKA” denilen Türk usulü yapmaya çalışıyoruz. Umarım bu açıklığımız! Net biçimde anlaşılabiliyordur.

Bugün geldiğimiz bu noktadan çok önce 90 lı yıllarda Türkçemizin tabii olarak ALATURKA olmasından kaynaklı “ABD mi? yoksa ABD mi? “ başlıklı bir yazı yazmıştım. Gördüğünüz gibi Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birleşik Devletleri Türkçe kısaltma da ayırt edilemiyor.

Aslında Avrupa birliğinin bir üyesi olmak ne demekse bana göre ABD (Avrupa Birleşik Devletleri)’nin üyesi olmak da o anlama gelmelidir.
1919-20’lerde Halide Edip Adıvar ve bir gurup Ülkemizde bir Amerikan Mandası kurulması fikrini ortaya atmışlar ve bu konuda raporlar hazırlamışlardır. Ancak bu fikirler bağımsızlık ateşi içindeki bir ülkede haklı olarak taraftar bulamamıştır. Hatta Atatürk bile NUTUK’ta bu konuyu ortaya atanları şiddetli bir biçimde eleştirmiştir. Zaten Sivas kongresinde de Manda (1. Dünya savaşı sonrası kendini yönetemeyen ülkeleri yönetmek üzere bir başka ülkeye verilen vekillik.) fikrine karşı çıkmıştır. Zaten ATATÜRK tam bağımsız bir Türkiye istemiştir her zaman.
Bugün gelinen noktada ise Küreselleşen bir dünya kavramı vardır. Bazı birliklerin üyesi olmak, dünyada ticari ve siyasi olarak yalnız kalmamak gerekmektedir. AB bu arayışın bir sonucudur ve Türkiye Tam Bağımsız ancak antlaşmalarına bağlı bir ülke olmalıdır.

Sayın Erdoğan’ın 2002 de NAFTA ya üye olabiliriz çıkışıyla veya bugün Şangay Beşlisine üye olabiliriz çıkışı AB ye bir gözdağı mı dır? Bunu düşünmek gerekir. Eğer öyleyse her iki ABD de Petrol bölgelerine ve Rusya ya sınırdaş olabilme şansını kaçırmak isterler mi? sorusu gündeme gelebilecektir. Çünkü bu Batı için önemlidir. Türkiye ile Doğu paktına sınırdaş olmak ile Türkiye li bir Doğu paktının Batı ya sınırdaş olması aynı şey değildir. Bilmem anlatabildim mi? Her iki ABD den birisinin yıldızı olmak yeni dünya düzeni açısından önemli bir durum arz etmektedir.
Görünen o ki bu tartışmalar çok su götürecek ve üzerine çok yazılabilecektir.
Bir hatıramı paylaşarak konuyu noktalamak isterim.

53 yıldır bizi oyalayan AVRUPA ya söyleyecek çok şey olabilir ancak önce biz aynaya bakarak AVRUPA kompleksinden kurtulmalıyız.

1966-67 yılları, 11 yaşlarındayım; Kadıköy Mühürdar’da oturuyoruz. Ailemiz, hayatının ilk otomobiline o yıllarda sahip oluyor. 1963 model olan bu araç Volkswagen marka yani vosvos yahut kaplumbağa diye isimlendiriliyordu. Biz 3 erkek kardeş arabanın en arkasında bulunan çanta koymak için yapılmış bir alanda sıkışarak seyahat etmeyi severdik. Ortanca kardeşim Erhan 9, küçük kardeşim Erkan 6 yaşlarındaydılar. Annem ve babamın ilk yurt dışı seyahatlerini 1967 yılında Paris’e yaptıklarını hatırlıyorum. Sonra hep beraber o zamanlar moda olan 8 mm’lik sessiz filmlerden seyretmiş idik. Rahmetli babam Diş Hekimliği yapmaktaydı ve Paris’te yapılan bir konferansa katılmak için gitmişti. Babam 2013’de, 1 Mayıs gecesi emekçi bir Diş Hekimi olarak hayata veda etti. Demek ki ilk yurt dışı seyahatini Avrupa’ya ve 41 yaşında yılların deneyimlisi bir diş hekimi olarak yapmıştı.

O yıllarda Kadıköy’den Avrupa’ya(!) gidiş yolu şöyleydi;
Önce gün ağarmadan Üsküdar’daki arabalı vapur iskelesinde sıraya girilir ve erken bir saatte Dolmabahçe’ye geçilmeye çalışılırdı. Dolmabahçe’ye geçince esasında Avrupa’ya geçildiği unutulur ve esas AVRUPA için yola devam edilirdi. Tophane üzerinden önce Sirkeci’ye gelinir ve buradan Babıali yokuşu çıkılarak, Hürriyet gazetesi önünden geçilir ve Sultanahmet Meydanı’na dönülmeksizin, sağa dönülerek Laleli üzerinden Topkapı’ya gelinir; oradan LONDRA asfaltına çıkılır ve Edirne istikametine yol almaya başlanırdı.

İşte Sultanahmet yerine Laleli istikametine saptığımız o yer var ya… İşte o nokta, benim kafamı yıllarca kurcaladı!!! O noktada bir yön tabelası vardı ve üzerinde AVRUPA yazıyordu. Avrupa kıtası üzerinde Batılı bir ülke düşünün ve bir zamanlar Batı’nın Başkenti konumunda olmuş eski Bizans’ı ve bu tabelayı… Bizim güzel bir sözümüz vardır: “Güleriz ağlanacak halimize.” Bu tuhaf kara mizahı açıklamak için başka söz yok sanki… Ben de yıllarca dost meclislerinde bu AVRUPA (?) meselesini anlattım durdum. Peki sonra ne oldu dersiniz?

Merak edenler için Avrupa tabelası, uzun yıllar benim gibi meraklı çocukların aklını karıştırmaya, “ağlanacak haline gülenlerin” anektodlarında yer almaya devam etti… O tabela 1996 yılına kadar belki daha uzun yerini korudu.
1994’de Belediye Meclis üyesi olunca, tabela hikayesini, kürsüden de dillendirdim ve bu hazin durumun düzeltilmesini talep ettim.
Bu talepten epey sonra bir gün ansızın kayboldu o tabela. Akıbeti ne oldu belli olmasa da galiba o bölge düzenlenip tramvay yolu yapılırken AVRUPA tabelasından kurtulduk! İşte ne zahmetlerle Batılılaşmaya çalıştığımızın kanıtı. ..

AVRUPA, AVRUPA duy sesimizi. Öncelikle kendimizi Batılı görememe kompleksinden arınmamız lazım. Yahu bir tabeladan ne çıkar diyenler ve bu detaylara saplanılmaması gereğini gayet tabi ileri sürenler olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki mükemmeliyet detaylarda gizlidir!

İyi Haftalar.

Ercan Erdem


Ercan Erdem


YORUM YAPIN SÖZ SİZDE!

Adınız (Yorumda görünecek) :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik Kodu :    
 



Bu köşenin diğer yazıları;






AnasayfaAnasayfa Köşe YazarlarıKöşe Yazarları Bize UlaşınBize Ulaşın RssRss
Maxiva


Nettehaber'i Twitter'da kişi takip ediyor.