Muhafazakar sağın ve liberal düşüncenin millet/birey ve devlet kavramlarına bakışı , özellikle milletin/insanlığın bu zor günlerinde , her şey gibi yeni bir sınavdan geçiyor..
İktidar, bugüne kadar , "milleti yaşat ki devlet yaşasın " hükmünü diline pelesenk etti, her fırsatta olduğu gibi bugün de aynı cümleyi kurtarıcı bir iksir gibi kullanıyor.
Sözün tarihsel özü ; millet değil, insanlık üzerine..
Sözün sahibi; "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" derken cihanşümul bir insanlık hedefine vurgu yapmış..
Özellikle dindarlığı öne çıkaran muhafazakar zihniyet, genel oy avantajını gözeterek, millet kavramını, liberaller ise soyutlanmış bireyi öne çıkarıyorlar...
Ama , insanlığın zor günlerinde , devletin önemi ortaya çıkıyor.
Son anayasa değişiklikleri ile devlet'i içi boş bir ceviz kabuğuna çevirenler, corana fırtınasında yön bulmakta zorlanıyorlar..
Virüs ortalığı kasıp kavurmaya başladığından bu yanaı aylar geçmiş, "şehir hastahanelerine milyarlar gömen "devlet" aklı, gereksiz ve nedensiz battal ettiği, Atatürk hava alanı arazisine sahra hastahanesi yapmayı planlıyor.
Virüs'ün menşei gözüken ve dünyaya ihraç ettiği iddia edilen Çin'de, devlet organizasyonunu kullanılarak, kısa sürede hayatını normale dönmekte olduğu bilgileri var.
Mesele, otoriter devlete övgü yapmak değil, yerleşik devlet aklının, organizasyon kabiliyeti ile birleşince, milyarlık bir ülkede pandemi ile nasıl mücadele edileceğine dair örnek olması...
Bir asır önceki kurtuluş savaşının yoksul öncülerinin halktan ödünç alıp istiklal savaşını kazandıktan sonra - ödediklerinden bugüne emsal çıkarılıyorsa , milletin işi zor demektir..
Bugün G 20 içinde olmakla övünenler, devletin geçmişte neler başarmış olduğunu da hatırlamak durumundadırlar....
Hem dünya devler liginde olacaksınız hem de, yüz yıl önceki yoksul günlerin tedbirlerinden dem vuracaksınız, ..!!
Millet çok gerekiyorsa , yine bir çift çamaşırını devleti için feda eder, ama , devleti yönetenler de milleti için gereğini gecikmeden yapmak zorunda..,


Bahar Soylu