booked.net
 
 

 

Damat

 Yargı ve Adalet..!! - 05/12/2018





Büşra Kargülü
E-Posta
Türkiye Cumhuriyeti devletini kurumsal olarak tahrip etmek amacı ile tezgahlandığı şüphesi gerçeğe dönüştü , Ergenekon ve iltisaklı davalar silsilesi bir bir çökmeye başlayınca, yargı ve adalet sorunlarının tekrardan değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı.
Yargı makanizması, Fetö çetesi (ona lojistik destek verenlerin himmetiyle) tarafından işgal altına alındı..
"juristokrasi" ve "yargı vesayeti" adı verilen koç başları ile , böğrüne, böğrüne vurularak, sistem çökertildi..
Yargı bağımsız ve tarafsızlığı Anayasa'ya derc edildi,, "sokma akıl yedi adım gider" misali, herhangi bir derde deva olmadı ve ,, Anayasa'ya iki sözcük iliştirme ile de yargı;, adalet üzre bir duruma geçmedi,
Bugün hala , adaleti tesis etmekten ziyade, adaletle çatışıyor manzarası var..
"Adalet"'e hasım görüntüsü veren bir yargı düzeni, en az juristokrasi kadar sakıncalıdır ve de zorunlu sonucu yargı vesayetinin hortlamasıdır..
Yargı ve adalet kavramları arasındaki bütünsellik "yargı etiği" kavramında somutlaşır.. Yargısal faaliyet, toplumun huzuru ile birebir ilişkili olup, etik kurallarından en küçük saplmaların maliyeti büyük olur ve toplum bu bedeli eninde sonunda öder..
Burada önemli olan , maliyetin toplumun moral müktesebatına verdiği zarar dışında, devleti yönetenlerin bu maliyetin sorumluluğuna ne kadar ortak olacağı sorunudur..
Yargının bağımsızlığı gereklidir ama layüselliği büyük bir tehlikedir..
Yargısal işlemlerdeki güven eksikliği, bugün hala fetö çetesinin açtığı yaralarını saramamış bir yargı düzeninden kaynaklanmaktadır..
İslami adalet uygulamasında , dünyada görülen davalardaki adaletsizliklerin mahşer gününde sorgulanacağı düşüncesi hakimdir..
Hükmetmede kul hakkı en önemli ölçü olup, yargı görevini üstlenenlerin, "bıçaksız olarak boğazlanmış" sayılmalarına dair hadis de bu hakkaniyete işaret etmektedir..
İslam tarihinin en yetkin ulemalarının hakimlik, hüküm verme sorumluluğunu ziyadesiyle önemsedikleri ve taşımakta tereddüt ettikleri bilinir..
Kasdi olarak verilen haksız hükümlerin sorumluluğunun "diyet " veya "kısas" olarak karşılık bulması , meselenin önemini ortaya koymaktadır....
Osmanlı da kadıların adalet üzre hüküm vermelerini müeyyideye bağlamış, aksi davrananların "dibekte dövülüp helak edileceklerini" Adaletnamelerde hüküm altına almıştır..
Alnı secdeye değdiği için yol verilenlerin, imanlarının kaç para olduğu, Ergenekon ve bağlantılı davalarda gün yüzüne çıkıyor..
Mafya haraççısı kılıklı birine "özel yetkili savcı" ünvanı ile genelkurmay başkanlarını, ordu komutanlarını "keyfi" tutuklama yetkisi verildiği anda, adalet kurumu zaten onarılması güç bir yara almıştı., bugün, bu gerçeğin ortaya çıkmasının, iyice yamultulan adalet terazisini ne kadar düzelteceğini tahmin etrmek zor, hasar büyük....
Senelerce, Ergenekon adaletince esir alınanların hakkı hukuku bekçi fenerleri ile arandı, durdu , son kararlar ile sanki bir umut ışığı var gibi,
Hadi bu davaların amigolarının diliyle konuşalım, "evet ama yetmez", sorumlular kim , bedel ne, diyet mi, kısas mı, !!!
"Adalet mülkün temeli" ise , her haksızlığın bir karşılığı olmalı......!!



Büşra Kargülü


YORUM YAPIN SÖZ SİZDE!

Adınız (Yorumda görünecek) :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik Kodu :    
 



Bu köşenin diğer yazıları;




AnasayfaAnasayfa Köşe YazarlarıKöşe Yazarları Bize UlaşınBize Ulaşın RssRss
Maxiva


Nettehaber'i Twitter'da kişi takip ediyor.