"Yes be annem" vaveylaları altında ve Annan Planı kandırmacası ile, Kıbrıs politikasını açmaza sürükleyen oylamanın 17. sene-i devriyesinde, bu defa Abd Başkanı en önemli tarihi hassasiyetlerimizden biri olan 1915 olaylarına " soykırım" damgası vurdu..
Aynı Başkan, aynı zamanda, bir zamanlar, TC cumhurbaşkanının özel ikametgahında, onu ziyaret edecek kadar, yakınımızda duran biri..
Daha geçenlerde Yunanistan Dışişleri Bakanı,Türkiye ziyaretinde, dış politikamıza ayar verme cesareti gösterdi..
Kıbrıs müzakerelerinin eli kulağında, Yunanistan ile Ege ve Doğu Akdeniz konusunda zuhur eden sorunlar için istikşafi görüşmeler gündemde, ama bakanlar seviyesindeki görüşmede diplomatik nezaket rotası dahi tutturulamıyor..
Davutoğlu zamanında ( muhalif değilken) "değerli yalnızlık" başlığında, cümle aleme kılıç çekildi ki; muhtelif varyantları ile aynı dış politika halen yürürlükte..
Cumhuriyetin diplomasi "yurtta sulh cihanda sulh" düsturuna dayanır.
Dışişleri bugün önüne gelen efelenen bir üslupla yönetiliyor..Her türlü çuvallamanın ardından , dışişleri sözcüsü çıkıp "tanımayız" "yok sayarız" diyor..
Sen "yok saysan" ne olur, "var saysan" ne olur,..!!!
Stratejik müttefik ""anma" konuşmasında, 1915 Tehcirinden "soykırım" ve büyük felaket olarak - bahsetmiş, Uluslararası Hukuk bakımından geçersiz, ama, diplomatik hüner; meseleyi bu raddeye getirmemekte..
Hatalı yönetim içinde olduklarını iddia ettikleri belediyeler Kayyuma devredildi, metal yorgunlarına el çektirildi.
Dört yanımız ateş çemberi, yeni bir diplomasi gerekiyor.



Salim Sarı