booked.net
 
 

 

Damat

 Kurtlarla dans! - 10/08/2015





Hilal Çakmaklı
E-Posta
Bu günlerin gelişi Oslo görüşmelerinden sızdırılan ses kayıtlarından okunabilirdi. Mit görevlisi, terör örgütü adına görüşmelere katılan kişiye, "bütün şehirleri tonlarca patlayıcılarla doldurdunuz, ne yapmak istiyorsunuz?" mealinde, devlet istihbarat görevlisine yakışmayacak bir soru sormuştu. Devlet ve istihbaratı yönetenler, bir yabancı ülkede, yabancı bir başka devletin gözlemciliğinde tuhaf pazarlıklara girişmiş ve ve bu acemi hamleyle, kamu düzeni, mit görevlisi'nin ifşa ettiği gibi, tonlarca patlayıcı riski altına girmişti.

Her türlü gayr-ı meşru işe bulaşmış terör organizasyonu olduğu uluslararası kayıtlara geçmiş bir örgütü yetkilileri ile müzakere masasına oturmanın bir bedeli olması kaçınılmazdı ve bugün o bedel genç şehitlerle ödeniyor.

Oslo sürecinin akamete uğraması üzerinden uzun zaman geçti, görüşmeler, başka düzlemlerde, İmralı, Kandil ve son olarak da -bir mutabakat açıklaması halinde- Dolmabahçe resmi konutunda devam etti, ama ne yazık ki, bugün gelinen noktada; devlet aklının akıntıya kürek çektiği anlaşılıyor.

Milli güvenlik kuruluna sunulan, 80 bin silahın bölgede milislere dağıtıldığına dair rapor ve senelerce önceden bilinen, binlerce tonluk, A3, A4, C4 v.d patlayıcıların varlığı, teröre karşı açık pozisyonda yakalanıldığını gösteriyor.

Devlet büyükleri, zaman zaman, kendilerine yapılan eleştirilere, "bakkal dükkanı işletmiyoruz, devlet yönetiyoruz" serzenişinde bulunuyorlar.

Bugünün fotoğrafına bakınca, bakkal dükkanları kadar bir güvenlik tedbiri ve kaygısının bulunmadığı anlaşılıyor... Aksi olsaydı, bu kadar patlayıcıya, bu kadar silaha göz yummak mümkün olabilir miydi?

Sorun; muhatab hakkında üretlen gereksiz ve bir ölçüde patalojik güvenden kaynaklanıyor. Terör zihniyeti kendi hükmünü icra etmeye başladı, bazı terör severlerin aklına uyup, silahların gölgesinde, teröre yeni bir müzakere kredisi açmak tarihi bir hata olur. Terör silahı ile masada uzlaşama aramak, bütün iyi niyete rağmen, terörün fıtratına ve devlet olmanın tabiatına aykırıdır.

Silah, tedhiş ve "hak" kavramları arasında hiçbir moral ve organik bağ yoktur. Devlete ve toplum barışına karşı silah tehditi, ancak "haraç" mefhumu ile ilişkilendirilebilir. Hak göreve tekabül eder, görev karşılğındadır, layüsel bir hak kavramı yoktur.

Toplumsal barış halinde yaşamanın gerekli kıldığı temel görev de silahın ortadan kaldırılmasıdır, gerisi laf-ı güzaftır...


Hilal Çakmaklı


YORUM YAPIN SÖZ SİZDE!

Adınız (Yorumda görünecek) :
Başlık :
Yorumunuz :
Güvenlik Kodu :    
 



Bu köşenin diğer yazıları;




AnasayfaAnasayfa Köşe YazarlarıKöşe Yazarları Bize UlaşınBize Ulaşın RssRss
Maxiva


Nettehaber'i Twitter'da kişi takip ediyor.